Ajandasında, dökülen kara zamanların
hem isimleri, hem resimleri var dökülen.
Bilineni tekrara lüzum yok,
orada yaşandı o zaman ve bitti,
dedi, otuzbeş milimetrelik montaj
makinesinin başında uyandığında bir sabah,
eski zaman perdelerinin yanında.
Araladı kütük gibi ajandasını,
-kütük gibiydi hâlâ-
bir eliyle her bir telin arasında
kaç gecenin kokusunu taşıyan
saçlarını taradı ki, bu tam bir taramaktı,
yerinde olduklarından emin olmak için sanki,
aralandı o ân biraz bilinci,
Sıradan değil hiçbir şey hiçbir zaman, diyebildi;
bulduğunda ajandada sahiden içini burkan
bir isim ve bir resmi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder