20 Ara 2007

TAVUK MAHMUT'UN KIZI

Geldik bayram sabahı, yine mi kavga,
kim mi toplayacak balkondaki
asmadan sarmalık yaprakları?

Dizlerinin üzerinde battaniyesi
otururken televizyonunun karşısındaki
yaşlı iskemlesinde, Bu kılıç oğlum, bir metre
olursa boyu, ev sahibi olurmuş bakanı,

bu güller asıl Fransa’nın
güneyinde yetişirmiş, bu da menekşe,
aslı Afrika’daymış diye tanıştırıyor
çiçeklerini birer birer benimle.

Kalkıp pencereden İşte yine o iki baykuş,
dedi, kahretsin gelmişler,
deniz kabaracak belli ki yine,
sersem Mahmut açılır denize belki de gene!

Topal bir kızı vardı Mahmut’un,
severdi menekşeleri, gözü gibi bakardı,
balkondan düşürmüştü de birini
ardından nasıl da ağlamıştı.

Kaç kere bıkmadan deneyip dikmişti
menekşeyi ama tutmamıştı,
Az mı konuştum ki acaba
onunla diye söylenirdi.

Mahmut’u topuğundan vurdular sonra,
Kızı da kaçtı, eminim en çok
balkondaki menekşeyi özledi
bir türlü geri getiremediği.

Bense Tavuk Mahmut’un tuttuğu
kupeslerin tadını, kızının
iyi de yaprak sardığını, bir de,
Yamanlar’ın eteklerinden süzülerek

dönerken eve yediğim dayak sonucu
yitirdikten sonra bisikletimi,
vitrinlerdeki kontrpedal Fransızları
nasıl da hevesle izlediğimi anımsadım
şöyle bir düşünürken geçmişi.

Hiç yorum yok: